DİYARBAKIR – Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nin (DİTAM), “Diyarbakır Yerel Hizmetlerde Neleri Kaybediyor” konulu panel düzenledi. Panel İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ve eski Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Feridun Çelik’in katılımıyla gerçekleşti.
DİTAM’ın ilk olarak “Kent Sorunlarının Tespiti ve Çözüm Önerileri” adıyla başlattığı çalışma kapsamında Diyarbakır’da dört ana başlık 80 civarında sivil toplum kuruluşunun (STK) katılımıyla belirlendi.
“Kent, Çevre ve Kültürel Miras” başlığını Nevin Soyukaya, “Sosyo-Kültürel Yaşam ve Politikalar” konusunu Reha Ruhavioğlu, “İktisadi Durum ve Kırsal Kalkınma” konusunu Mehmet Aslan ve “Kadınlar, Gençler ve Çocuklar” başlıklı konuyu ise Meral Özdemir sundu. Moderatörlüğü ise DİTAM Başkan Yardımcısı Sedat Yurtdaş yaptı.
Panel, yerine kayyım atanan tutuklu Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Adnan Selçuk Mızraklı’nın mesajının okunması ile başladı.
‘BİZLER YENİLMEZ BİR HALKIN TESLİM OLMAYAN EVLATLARIYIZ’
Mektubuna katılımcılara selamlarını ileterek başlayan Mızraklı, “Sizlere hoş geldinizi sıkıca kucaklayarak, tokalaşarak, gülen gözlerle ifade etmek isterdim. Ama bizlerin onur ve özgürlük kavgasını, kendi kimliğimizle eşit, adil, demokratik yaşam arayışımızı varlıklarına tehdit olarak görenlerin fiziki tutsağıyız. Havarımızı yeterince duyuramadık, yeterince çoğalamadık, uyarılarımıza yeterince karşılık bulamadık. Bedelini ödüyoruz ama illa ki üstesinden geleceğiz. Bizler yenilmez bir halkın teslim olmayan evlatlarıyız” diyerek şöyle devam etti:
“DİTAM’ın arama toplantıları neticesinde bugün yaptığı programı çok değerli ve anlamlı. Siyaset kurumunun pusulalarından birinin de bölgenin hafızasına ve gerçekliğine sahip olan sizlerin ortaya koyacağı değerlendirmeler olması gerektiğini düşünüyorum. Bilimin, vicdanın ve hafızanın rehberliği ile gösterdiğiniz çabalardan geleceğe önemli gönderileriniz çıkacaktır. 2018 sonunda hazırlamış olduğumuz ‘Kent Sözleşmesi’ ile toplumsalın damgasını taşıyan bir tutum belgesi, çerçeve sözleşmesi, bir vizyon ve misyon belgesi sunmuştuk. Ve bugün söylenileceklerinde katkısı büyük olacaktır. Şunu da sizlere açıkça samimiyetle söylemeliyim ki; kaybettiklerimize ilişkin yapacağınız ayrıntılı değerlendirmeler aynı zamanda bizlerin telafi etmesi, kazanması ve ilerisine geçmemiz gereken bir yol haritası, bir ev ödevi olacaktır. Ve beraberce kararlaşacağız.”
‘YENİDEN YEŞERMEDE, BOY VERMEDE ARSIZ BİR DOĞAMIZ VE SUYUMUZ VAR’
“17 yıllık yerel yönetim kazanımlarının kayyımlar tarafından yok edilmeye çalışıldığını” belirten Mızraklı’nın mektubunun devamı ise şunları söyledi:
“Dönemimiz yaratıcı çözümler, odaksal çalışmalar insanı-toplumu ve doğayı merkeze olan çalışmalar ve cinsiyetlerin eşitlenmesi açısından önemli bir fikriyat membası da olmuştur. Bunu hedeflerinden biri olarak gören barbar, gerici, yayılmacı anlayış kayyım ambalajlı sömürge valiliği düzenine geçmiş, dişle-tırnakla-emekle biriktirilmiş her türden değerimizi talana koyulmuştur. Kent de, toplum da, kurumlarımız da, değerlerimiz de, doğamızda yara almıştır. Ama her şeye karşın bizler, bu topraklar ne İskenderler, ne Alpdoğanlar, ne Yıldırımlar gördük ama yenilmedik, azalmadık. Yeniden yeşermede, boy vermede arsız bir doğamız, suyumuz var. Hem unutmayacak, üstesinden gelecek hem de yaralarımızı saracak, daha da güçlü olacağız. Ben inanıyorum, sizlerin de benden eksik olmadığınızı biliyorum. Ne kadar fiziken uzağınızda olsak da halkımızın sevgilisi Demirtaş ile beraber sizlere en sıcak selamlarımızı ve yürek dolusu sevgi ve özlemlerimizi gönderiyoruz.”
TUNÇ SOYER: İZMİR VE DİYARBAKIR İKTİDARA YENİK DÜŞMEDİ
İzmir ve Diyarbakır arasında büyük benzerlikler olduğunu söyleyen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, “Her iki şehrinde iktidara yenik düşmediğini düşünüyorum. Sur’a kayyım atandığı zaman bir basın açıklaması yapmıştık. O dönem Sur ve Seferihisar kardeş belediyeydi. Kayyım uygulamasında o basın açıklamasında da söyledik, kanuni olan her düzenlemede bir hukuki meşrutiyet yoktur. Özetle kayyım meselesi siyasi bir mücadele ve hukuki bir mücadele gerektiriyor” dedi.
“Kayyım atanan iller ve ilçelerde büyük sorunlar yaşandığını gördük” diyen Soyer, “Özellikle Diyarbakır için ekonomik, kültürel sosyal hayat açısından kadınların gençlerin hayatları açısından sorunlar yaratmış. Bence Diyarbakır halkı, sivil toplum üzerinden çok değerli bir çözüm üretiyor. Belediyenin yarattığı boşluğu sivil toplumla kapatıyor. Buna devam etmek ve karar mekanizmalarına nasıl etki edebilir diye tartışmak lazım. Bu da demokrasi eksikliğini ortaya koyuyor. Demokrasi 5 yılda bir sandığa gitmek değildir. Aslında bütün dünyada yaşanan demokrasiden uzak demokrasi nasıl geliştirilebilir ve yerele yayılabilir bunu tartışmak lazım” şeklinde konuştu.
‘TÜRKİYE İKİ KENTİ MERAKLA İZLER; İZMİR VE DİYARBAKIR’
Diyarbakır’da STK çalışmalarının sonucunda sürdürülebilir bir strateji belirlenmesi gerektiğini belirten Soyer, “Sivil toplum çalışmaları Diyarbakır’ı güçlendiren önemli bir hamle. Kadın, eğitim, çevre ve afet başlıklarında tüm sivil toplum kuruluşları siyasi partilerin yol göstericisi olmalı. Burada ‘belediyesi olmayan bir kent yetimdir’ dediniz ama bu başka bir direnç ruhu da katabilir. Bu bir umutsuzluğa dönüşmemeli. Türkiye iki kenti merakla izler biri İzmir’dir, diğeri Diyarbakır’dır. Umut edinmek için Diyarbakır’ı izleriz. Buradan ne doğacak ne büyüyecek onu bekleriz. Umutsuzluğa kapılırsanız tüm Türkiye kapılır” ifadelerini kullandı.
FERİDUN ÇELİK: DİYARBAKIR 90’LARDAN İTİBAREN STK’LAR İLE DAYANIŞMA İÇİNDE
1999 yılında HADEP’ten Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapan Feridun Çelik, “1994 yılında bu kentin asıl sahipleri bir temsiliyet bulamadı. 1999 yılında biz yerel yönetimlere ilişkin vaatlerimizi halka sunamadık. Miting yapamadık. Ama halkımız büyük bir özveri ile bizi destekledi. Beklenti Kürt sorununun çözümüne ilişkindi. Kentimizi de kendimizi de kendimiz yöneteceğiz algısıyla geldik. Bu anlamda da büyük desteklerle 1999-2004 yıllarında başka bir belediyecilik tarzı koyduk” dedi.
“Her soruna yönelik bir çözüm sunabildik” diyen Çelik, şöyle devam etti:
“Özellikle ateşkes ve barış adımları yeni bir geleceğin yerel üzerinden inşa edileceğine dair gelişmeler de oldu. Merkezi hükümetle de temaslarımız oldu. Birçok projemizi kısa vadede hayata geçirdik. Halk büyük bir destek sundu. 3-5 ay sokaklarda altyapı sıfırdan yapıldı ama halk asla şikayet olmadı. Surlar işgal altındaydı. Temizlenmesi gerekiyordu ve benim üniversite yıllarından hayalimdi. Biz surları halka açabildik ve en büyük desteği STK’lardan aldık o yıllarda. Diyarbakır 90’lardan itibaren STK’lar ile büyük bir dayanışma içindeydi.”
‘KAYYIM ATAMALARI TÜM EMEKLERİ YOK ETTİ’
Tarih boyunca Kürt illerinde kurulan partilerin kapatılma ve siyasetçilerinin tutuklanma ile karşı karşıya kaldığını belirten Çelik, “Bizler büyük baskılar ile siyaset yürüttük fakat her belediye inanılmaz işler başardı. Maalesef kayyım, 2016 yılından sonra kentin tüm değerlerini, hafızasını, emeklerini yok etti. 8 yıldır maalesef böyle bir anlayışla bu kent yönetiliyor. Bir kamu personellinin bu kentin ruhunu bilmesi sokaklarını derdini bilmesi mümkün değil. Umutsuz değiliz yeni bir döneme gideriyoruz. Bu kentin kendini yönetecek gücü var. Buradaki toplantı da buna örnektir” diye konuştu.
Konuşmaların ardından katılımcılar soruları ve görüşleriyle toplantıya katkıda bulundular.
(HABER MERKEZİ)